|
|
 |
Tarihi Eserler |
TARİHİ ESERLER
Nevşehir Kalesi: Selçuklular döneminde yapılmış, Damat İbrahim Paşa tarafından kule ve burçlarla sağlamlaştırılarak restore edilmiştir. Şehrin güneybatısındaki yüksek tepeye inşa edilmiş olan kale, burçlarla desteklenmiştir. Ovaya hakim bir savunma tesisi olan kalenin gövde duvarları kabaca yontulmuş taşlarla oldukça düzgün bir örgüye sahiptir. Restorasyonla birlikte muhafız kadrosu takviye edilmiştir.
Damat İbrahim Paşa Külliyesi: XVIII. yüzyılda Damat İbrahim Paşa tarafından yaptırılan külliye cami, medrese, kütüphane, hamam, imaret(aşevi), sübyan mektebinden oluşan bir yapılar topluluğudur. 1718–1730 arasında tamamlanan ve farklı fonksiyonlar taşıyan yapılar, şehri canlı bir kültür alanı haline getirmiştir. Topografyanın elverdiği ölçüde bazen simetrik bir düzen bazen de farklı açılara göre, yerleştirilen yapılar içinde en önemlisi, oldukça geniş bir dış avlunun orta kesiminde yer alan Kurşunlu Camiidir. Kurşunlu Camii; Avlu kuzey girişindeki Lale Devri'nin ünlü şairi Nedim'in dizelerinin yer aldığı mermer kitabesiyle dikkat çeker. 20 satırlık bu kitabe camiyi ve Damat İbrahim Paşa'yı tanıtmaktadır. Lale Devri'nin mimari ve motifleriyle süslenmiş olan camiinin yapımında kullanılan malzemelerin önemli bir kısmı İstanbul'dan getirtilmiş olup dönemin İstanbul'daki örneklerine yakın bir zarafetle inşa edilmiştir. 1726 yılında tamamlanan camiinin mimarı Mehmet Ağa'dır. Medrese; Külliye içerisinde bulunan medrese bugün kütüphane olarak kullanılmaktadır. Kütüphane yazma eserler bakımından zengindir. Toplam 9 binden fazla yazmanın yer aldığı koleksiyon içinde bizzat Damat İbrahim Paşa'nın hediye ettiği 187 cilt kitap yanında büyük boy 3 adet Kur’an, minyatürlü "Külliyatı Sadi" ve Hafız Osman Hattı bir "Şifa-i Şerif" yer almaktadır. Zamanının ünlü müderrislerinin ders verdiği önemli bir eğitim kurumu olan medresenin yapım tarihi 1726'dır. Hamam; 1943 yılında bir restorasyon geçirmiştir. Halen kullanılmaktadır. Kütüphane; 18.yüzyılda bir medresenin ihtiyacını karşılayacak donanımdadır. İbrahim Paşa, sahaflardan Avrupa'ya intikalini önlemek için satın aldığı el yazmalarını bu kütüphaneye kaydettirmiştir. Türkiye’nin başka hiçbir yerinde bulunmayan değerli el yazması kitaplar bugün Milli Kütüphane ve İstanbul'daki Türk İslam Müzesinde koruma altındadır. Basma eserler Damat İbrahim Paşa Kütüphanesindedir.
Kaya Camii: 1715 yılında Damat İbrahim Paşa tarafından yaptırılmıştır. Basık kemerli avlu kapısında mermer bir levha üzerine işlenmiş kitabenin metni şair Dürri tarafından yazılmıştır. Bir dış avlunun ortasındaki yapı, üç bölümlü son cemaat yeri ve tek kubbenin örttüğü bi kare mekândan oluşur. Cami XIII. yüzyıl İstanbul camilerindeki plastik özellikleri yansıtır. Taş süslemelerde görülen Batılılaşma belirtileri yanında, avlu kapısı üzerine işlenmiş bir lale motifi, bu çiçeğin adıyla anılan dönemi simgelemesi bakımından ilginçtir.
Çeşmeler: Külliyeye bağlı olarak yaptırılanlardan başka,şehrin farklı kesimlerinde de Damat İbrahim Paşa tarafından yaptırılan sokak çeşmeleri bulunmaktadır.Orduoğlu Çeşmesi,Tavukçu Çeşmesi,Bekoloğlu Çeşmesi ve Çekiç Çeşmesi İbrahim Paşa'nın adının anıldığı kitabeleriyle dikkat çeken 1726-1727 tarihli yapılardır.
Taşkın Paşa Külliyesi (Ürgüp): Kapadokya'da Türk devri yapılarının örneklerinden biri Ürgüp'ün 18 km. güneybatısındaki Damsa köyünde bir cami ve medrese ile iki türbeden oluşan Taşkın Paşa Külliyesine ait kalıntılardır. Bu yapıların Selçuklu sultanlarından II. Kılıçarslan'ın oğlu Taşkın Paşa tarafından yaptırıldığı sanılmaktadır. Karaman oğullarına özgü taş işçiliğinin seçkin örneklerini veren bu yapılar topluluğunun en tanınmış eseri taç kapısı,oldukça iyi durumda günümüze ulaşabilmiş olan Taşkın Paşa Sarayıdır.Taç kapıdaki kitabe yeri boş olmakla birlikte,1350 tarihli bir vakfiyede adı geçen eser,bu tarhtan önce olmalıdır.
Kadınlar Kalesi (Ürgüp): Selçukluların savaş zamanında kadınların ve çocukların sığınması için kullandıkları bir kaledir. Kaçış için kullanmak amacıyla Damsa Nehrinin aşağısına uzun bir tünelle bağlanmıştır.Erozyon nedeniyle kalenin önemli bir kısmı göçmüştür.
Altıkapı Türbesi ve Temenni Türbesi (Ürgüp): Altıkapı türbesi, Selçuklular döneminde kimliği bilinmeyen bir komutanın eşi ve çocukları için yapılmıştır. Altı penceresi bulunmaktadır. Temenni türbesi 1268 yılındı Nükreddin Kılıçarslan için Vecihi Paşa tarafından yapılmış bir anıt mezardır.
Saruhan Kervansarayı (Avanos): Kapalı ve avlulu kısımlardan oluşan Saruhan olağanüstü zengin süslemeleri olan bir Selçuklu eseridir. Sultan II.İzzeddin Keykavus zamanında yapılmıştır.2 km² lik bir alanı kaplayan bu eserin taçkapısı zengin süslemeleriyle dikkati çeker.Ön ve yan yüzleri daha çok geometrik şekillerin ağır bastığı kompozisyonlarla bezenmiş,süslemeler giriş te de devam etmiştir.Çift renkli taşlarla bezenmiş olup,taşlarda sarı renk hakimdir.
Alaeddin Camii (Avanos): 1.Alaeddin Keykubat tarafından yaptırıldığı kabul edilen cami, farklı devirlerdeki eklerle değişikliğe uğramıştır.Mihrap ve minber sık sık boyanıp elden geçirildiği için özelliklerini kaybetmiş parçalardır.Kuzeydeki enlemesine dikdörtgen kısıma küçük bir kubbeli mekanla geçilir.Bu kısım oldukça geç bir tarihte yapılmıştır.Güneydoğu köşesindeki mimari ise 1950'de ilave edilmiştir.
Kızılkaya Camii (Gülşehir): Kitabesine göre,1293 tarihli olan cami,eski adı Arapsun olan Gülşehir'deki Selçuklu dönemine ait yapılardan biridir.Karzaçay Hatun adlı bir kadın tarafından yaptırılmıştır.Onarımlara rağmen özgünlüğünü koruyabilmiş olan bu küçük yapı üç neflidir.
Taş Camii (Gülşehir): Tuzköy'deki bu camiinin kitabesi olmadığından hangi tarihte yapıldığı tespit edilememektedir. Enlemesine bir plana sahiptir.
Karavezir Külliyesi (Gülşehir): Gösterişli bir yapıya sahip olan Karavezir külliyesi bir cami ve medreseden oluşur. Giriş kapısı üzerindeki kitabeye göre 1779 tarihinde Seyyid Mehmet Paşa tarafından yaptırılmıştır. Caminin batısında yer alan düzgün kesme taşlarla oldukça sağlam bir durumda günümüze ulaşmış olan medrese de,1780 tarihinde Mehmet Paşa tarafından yaptırılmıştır. Külliyenin bir parçası sayılan Baş çeşme, yan kanatlardan alçak seviyedeki duvarlara bağlanmakla birlikte bir meydan çeşmesi niteliğindedir.1779 tarihi düşülen kitabesiyle geç devir Osmanlı mimarisinin güzel örneklerindedir. Gülşehir'deki diğer çeşmeler,Beyler Çeşmesi,Bayraktar Çeşmesi ve Sipahi Çeşmesi'dir.Kitabelerinde 1779 tarihi okunan bu eserler,daha küçük ölçülü duvar çeşmesi formunda tasarlanmış örneklerdir.
Aşçıbaşı Camii (Gülşehir): Girişin üstündeki kitabeye göre sarayda aşçıbaşı olan Süleyman Ağa tarafından 1715'te yaptırılmıştır. Uzun dikdörtgen planlı bir camidir.
Ulu Cami(Avanos): XVII. yüzyıla ait bir Osmanlı eseridir. Enlemesine dikdörtgen planlı yapıya, toprak seviyesinden merdivenlerle inilir. Yeraltı Camii olarak ta bilinir.
Beylik Hanı: 1726 yılında Damat İbrahim Paşa yaptırmıştır. Bu yapıdan günümüze kayalarla oyulan ahırlar ve üç bölümlü kemerli bir oda sağlam kalmıştır.
Balım Evi (Kadıncık Ana Evi): Hacıbektaş'ın en eski yapılarından biri olan ev üç odalıdır. Birinci odanın sol tarafındaki eğri duvarın, yıkılmak üzere iken Hacı Bektaş-ı Veli tarafından dokunularak durdurulduğuna inanılır. Girişte, Kadıncık Ana'nın içinde gizlendiği tandır yeri bulunmaktadır.
Suluca Körahöyük: Hacıbektaş ilçesinin kuzeyinde, üzeri çam ağaçlarıyla örtülü bir tepedir. Hacı Bektaş-ı Veli Horasan’dan Suluca Karahöyük'e bir güvercin olarak indiğine ve burada ilk müritleri ile toplantı yaptığına inanılır. Höyükte yapılan arkeolojik kazılarda ilk çağ medeniyetlerine ait eserler ortaya çıkarılmıştır.
Bektaşlar: Bunlar, Hacıbektaş’a 5 km. uzaklıkta yer alan 5 adet dik kayadır. Bektaşi kültüründe bu taşların yürüdüğüne, konuşup şahitlik yaptığına inanılır.
Cuma Cami: Kitabesinden 1519'da Dulkadiroğluları Beyi Şehsuvaroğlu Ali Bey tarafından yaptırıldığı anlaşılmaktadır.
Hoca Fakih Çeşmesi: Cuma Camiinin ön tarafındadır.1782'de yapılmıştır.
Savat Pınarı: Kesme taştan yapılmış bronz oluklu bir çeşmedir. Biri 1803,diğeri 1895 yıllarını gösteren iki kitabesi vardır.
Akpınar Çeşmesi: Kadıncık Ana Evinin alt kısmındadır. Üzerinde 1725 tarihinde tamir edildiğini gösterir bir kitabesi vardır.
Çilehane: Hacıbektaş ilçesinin yakınında meyilli bir tepe üzerinde küçük bir mağaradır. Delikli Taş da denilen bu mekânın mistik yönü çok sayıda ziyaretçi çeker.
Hacı Bektaş-ı Veli Külliyesi (Pir Evi): Külliye, eski Türk saraylarında da gözlenen üç avlulu bir yerleşim düzenine sahiptir. Külliyenin birimleri sahip oldukları fonksiyonlara uygun biçimde bu avluların çevresine yerleştirilmişlerdir. Her fonksiyon için bir birim düşünülmüştür. Bektaşiliğe uygun terminolojiyle bu birimler "mihman evi, at evi, ekmek evi" şeklinde adlandırılırlar. Her birinin içinde farklı eserler bulunan avlulardan ilki Nadar Avlusu’dur. Buraya Osmanlı klasik mimari üslubunu yansıtan Çatal Kapı'dan girilir. Külliyenin önemli eserlerinden biri olan Üçler Çeşmesi birinci avludadır. İkinci avlu, girişi Üçler Kapısı'ndan sağlanan Dergâh Avlusu (Meydan Avlusu) dur. Bu avluda Aslanlı Çeşme, konukevi, aş evi ve mescit bulunmaktadır. Avlunun ortasında Meydan Avlusu bulunmaktadır. Üçüncü Avlu, Altılar Kapısı'ndan girilen Hazret Avlusu (Huzur Avlusu)'dur. Külliyenin kutsallık bakımından en önemli birimi burasıdır. Üçüncü avlunun en önemli yapısı Hacı Bektaş-ı Veli tarafından XIV. yüzyılda yaptırılmış olan Kızılca Halvet (Çilehane) dir. Hazret Avlusunda bulunan diğer eserler Hacı Bektaş-ı Veli'nin türbesi, Güvenç Abdal Kümbeti, Resul Bali Kümbeti, Kırklar Meydanı ve Balım Sultan Kümbeti’dir. Balım Sultan Kümbeti Şehsuvaroğlu Ali Bey tarafından 1519'da yaptırılmıştır. Selçuklu kümbet geleneğini sürdüren kümbet Anadolu'da türünün son örneğidir. Külliye içinde yer alan diğer yapılar çeşitli dönemlerde Osmanlı Sultanları tarafından eklenmiştir.1925 yılında tekke ve zaviyelerin kapatılması kararı alındığında, Hacı Bektaş-ı Veli Külliyesi de kapatılmış içindeki eserler Ankara Etnografya Müzesine taşınmıştır. Külliye 1958 yılında başlatılan restorasyon çalışmalarının ardından 1964 yılında Milli Müze haline getirilmiştir. Ankara’ya taşınan eserler geri getirilerek burada sergilenmeye başlamıştır. Bektaş Efendi Türbesi: Üzerindeki kitabeden 1603 yılında öldüğü anlaşılan Bektaş-ı Veli Efendiye ait bir türbedir. Giriş bölümü ve sandukalarının bulunduğu kızım olmak üzere iki bölümden oluşmaktadır.
|
|
|
|